ŞİİRİMİZDE ERKEK EGEMENLİĞİNE KARŞI KADIN İHTİLALİ/ MEHMET AKAY

ŞİİRİMİZDE ERKEK EGEMENLİĞİNE KARŞI KADIN İHTİLALİ/ MEHMET AKAY

Genel olarak Müesser Yeniay’ın 90’lı yıllardan beri kendini iyice hissettiren kadın hareketinin yarattığı ‘mücadeleci’ ortamdan etkilenen, soluyan yeni kuşak kadın şairlerimizden olduğu söylenebilir.

 

Kadın duyarlığı, dişil dil söz konusu olduğunda 1980 öncesi çok şey söyleyemiyoruz. 80 öncesi ve 90’lı yılların başına kadar kadın şairlerimiz tek tek yer edinirlerdi edebiyat ve şiir dünyamızda.  Gülten Akın, Sennur Sezer, Nilgün Marmara, Lale Müldür, Gülseli İnal, Oya Uysal, Leyla Şahin, Arife Kalender, Neşe Yaşın, Birhan Keskin, Bejan Matur, Didem Madak… Kadın şiirinden söz edildiğinde bu şairlerin yeri yadsınamaz olsa da bunca dar bir şair kadrosu üzerinden bir ‘gelenek’ okumak ise oldukça zor.

2000’li yılların başında ve bugüne değin çok ama çok önemsediğim, önemsenmesi gerektiğine inandığım bir şey oldu. 80 öncesinin ve sonrasının politik ortamının ‘yan unsuru’ olarak görülen oysa hayata daha derin dokunan ve aciliyetini sürekli hissettiren bir alanın varlığıyla karşı karşıya kalındı. Son 20-25 yıl bu alanın etkisi toplumun her alanında hissedildi. Özellikle muhafazakar kesimlerin iktidar süreciyle de bu durum sürekli kendini üretti.

Türkiye’de kadın hareketi dolayımında politik ve kültürel ortam yeniden şekillendi. Kadın Kültür Evi, Kadın Dayanışma Derneği, Mor çatı gibi sivil örgütlenmeler, bu örgütlerin açtığı “Bedenimiz Bizimdir! Cinsel Tacize Hayır!” kampanyası, Trans ve eşcinsel hareketlerin gelişmesi, bunların ve benzeri hareketlerin ortak mücadele perspektifi yürütmeleri sonucunda toplumsal alanda cinsiyetçi söyleme karşı güçlü bir muhalefet doğmasına neden oldu. Şüphesiz bu oluşumlar edebiyat ve şiir alanına da yansıdı.

Bilindiği gibi Türk şiiri aslında erkek egemen bir şiirdir. Bu yalnız şairler için geçerli değil eleştirmenler için de geçerlidir. Şiirde kadın, kadın varlığı ideolojik, politik vb açılardan sürekli görmezden gelinmiştir. 90’lı yıllardan itibaren gelişen kadın hareketleri ve kadının toplumsal alanda görünür hale gelmesiyle kadın şairlerin oranı hızla çoğaldı. Eskiden tek tek kadın şairlerimizden söz ederken artık her şiir dergisinde veya her çıkan şiir kitabında kadınların erkekler kadar önemli bir alanı kapladıkları görülür. 90’lı yıllardan önce temsil düzeyinde kadın şairlerimiz çoğunlukla farklı kuşaklarda bir veya iki şairle anılırken bugün bir ‘kuşak’ olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Şu an yeni kuşak içinde sayabileceğimiz kadın şairlere baktığımızda bir çırpıda pek çok isim sayabiliriz. Hayriye Ünal, Deniz Durukan, Nesrin Kültür Kiraz, Asuman Susam, Betül Dündar, Nilay Özer, Zeynep arkan, Emel İrtem, Gonca Özmen ve Müesser Yeniay.  Daha gençlerden Duygu Kankaytsın, Narin Yükler… Kuşkusuz adını anmadığım başka kadın şairlerimiz de var, konunun anlaşılması ve yazının boyutu nedeniyle bu şairlerimizle yetindim.. Aynı kuşaktan görülebilecek kadın şairlerimiz ne yazık ki hazırlanan antolojilerde, yıllıklarda yer almazlar. Bir kısmı bir antolojide, yıllıkta anılırken diğer kısmına yer verilmez. Kuşkusuz bu bir haksızlık. Müesser Yeniay da bu haksızlığa uğramış kadın şairimiz.

Genel olarak Müesser Yeniay’ın 90’lı yıllardan beri kendini iyice hissettiren kadın hareketinin yarattığı ‘mücadeleci’ ortamdan etkilenen, soluyan yeni kuşak kadın şairlerimizden olduğu söylenebilir. İlk kitabı ‘Dibine Düşer karanlık da’ için Metin Cengiz iki önemli şeye dikkat çeker: Birincisi; ‘…şairin kendisiyle hesaplaşarak dünyaya yeni bir anlam vermesi…’(1). Müesser Yeniay az önce söylediğimiz kadın duyarlılığının gelişmesiyle birlikte dünyayı, toplumu, toplumsal hayatın her alanını kadın gözüyle yeniden tanımlamaya ve anlamlandırmaya çalışmış, bir özne kurma çabasında olmuştur. Müesser Yeniay kendini yaşadığı ortam içinde eriten veya bu ortama katan bir şair değil, hemcinslerinin mağduriyetinin bilincinde itiraz eden ve ‘söz’ söyleyen bir şairdir. Metin Cengiz’in ikinci dikkat çektiği noktaysa daha şiirin içinden gelen bir tespit: “İlk kitabının ‘Belki Düşürdüm’ adlı şirinde ‘işte o sepette / bir yürüdüğüm duruyor/ /…/ / çocukluk/ içine döktüğün kabuğun’ dizelerini ele alırsak, …’sepet, kabuk’ sözcükleri ve şiiri kurma biçimi Yeniay’ın özgünlüğüne, söyleyişte farklı bir ustalığa dikkatimizi çekiyor.”(2)

Müesser Yeniay’ın ikinci kitabı ‘Yeniden Çizdim Göğü’de Metin Cengiz’in dikkat çektiği özelliklerin pekiştiğini gözleyebiliriz. “Müesser Yeniay’ın söyleyişi modern şiirin imge özelliklerine sahip. İmge bu şiirin örgütleyicisi ve bütünsel. Bütün dizeler, sözcük sözcük kurulan dünya için öngörüsünü örüyor…Nesnel bir bağlılaşık kuruyor. Varoluşa ait bir gerçeklik (hakikat, ya da Alain Badiou’nun Başka Bir estetik’inde dediği bir hakikatimsi) yaratıyor.”(3)

Celal Soycan, Müesser Yeniay şiiri için ana bir izlekten söz eder, “Şair, ‘kadınlık’ temasını, varlık koşulu bağlamında öne aldığı ilk kitabı Dibine Düşer Karanlık’tan sonra, aynı tema üzerinde feminen-politik tınısı sertleşen bir söyleyiş edinir.”(4) Bu saptama bir ölçüde “Sevgiliye Daimi Konuşma’da da gözlenebilir. Bu tespitleri Anıl Cihan’a verdiği röportajda da dile getirir: “…ben kadını özne kılıyorum, bütün insani halleriyle güçlü bir özne. Erkeğin otoritesini sarsan, dilde erk sahibi bir kadın. İşte bu boşluğu doldurmak dünyada bir çok şeyi değiştirir.”(5) “Ben Olmadan Çöller Vardı’ kitabı üzerine de aynı düşünceler paylaşılmıştır. Müesser Yeniay şiiri üzerine bir diğer önemli bir gözlem Yavuz Özdem’e ait: “Müesser Yeniay şiirini de, yakından ilgilendirdiği için, çıkışında farklı bağlamda kullanmaktan çekinmeyebileceğim bir savsöz”(6), bağlamında Mallarmé’ye referansla yapmaya çalışır. Müesser Yeniay’da ‘sözün’ önemli bir yer edindiğine dairdir. Haydar Ergülen de; “Yeniay’da geleneğe saygı kadar, hatta daha çok da sevgi var. Gelenek sayılır da sevilir de elbette, ama bir şair tutumu olarak Yeniay, geleneğe saygılı olmasına karşın asıl olarak ona sık sık sevgilerini göndermekten geri duymuyor. Bu bazen halk şiirinden tasavvufa, divan şiirine bir dize ya da dizeler oluyor, bazen de cumhuriyet dönemine…”(7) gözlemini dillendirirken haklıdır. Çünkü Müesser Yeniay şiirinde son kitabı ‘Sevgiliye Daimi Konuşma’ya kadar bu gelenek önemli bir yer tutar. Ben bunu daha çok şairin ‘şiir bilincinin’ gelişmişliğine bağlamak istiyorum. Şiir uzun bir tarihsel perspektifte ele alınır. Sanırım şairin akademik eğitimi ve şiir üzerine düşünüyor ve yazıyor olmasının önemli bir payı var. Müesser Yeniay’ı diğer kadın şairlerinden ayıran en temel özelliklerin başında da bu geliyor sanırım. Şiiri yalnız bir kadın kimliği ekseninde değil bir varoluş bilinci temelinde görmesinin önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum.

İlk kitabından ‘Sevgiliye Daimi Konuşma’ya kadar Müesser Yeniay imgeye önem veren bir şair. İmge gözeterek şiirini kurmakta. Müesser Yeniay üzerine yazan hemen herkesin ortak bir gözlemi bu. Ancak ‘dize’ bir imge kadar belirleyici değil şiirinde. Sanırım bu zamanla oturacak bir ustalık işi. Yine de ‘Dibine Düşer karanlık da’ kitabından “Sevgiliye Daimi Konuşma’ya kadar çarpıcı ‘dizelerin’ kurulduğuna ve arttığına tanık olmaktayız.

Dibine Düşer karanlıkta da” kitabında öne çıkan dizeler: “herkes yüzünü bir insana siliyor”(8), “bir ölüm / yetmeyecek hepimize”(9), “ben bir ortaçağ / hangi kıyısına varsam karanlık bir deniz”(10), “İzmir’e döndüm / kanatlarımdan damlıyor deniz”(11)

Yeniden Çizdim Göğü” kitabında öne çıkan dizeler: “ben bir deniz feneriyim / büyük karanlıklara misafir”(12), “başka bir ağaca yaprak / olmam”(13), “babam uzak bir mahallede duyulan / ezan sesi”, “solgun bir çiçeğe gömdüm / cenazemi” (14), “ey sularıyla yeryüzünü dolduran ırmaklar / yüzüm sizin değil” (15) , “işte şiire geldik / yeni bir kasaba gibi”(16)

ben olmadan çöller vardı” kitabında öne çıkan dizeler: “şimdi sen göğün önünde dur! / ben bir acıyı uluyacağım”(17), “gündüzleri aynalara girip uyuyorum / yarım kalbim, uzun bacaklarımla”(18), “ah! bütün bedenim / bir kalbin / içinde”(19), “İnsan bazen ölmekten yoruluyor / herkesin terk ettiği bir yurt oluyor insan”(20), “arzu da öldü / işte gömülmek için / toprak!”(21), “işte herkesin giydiği aynı elbise / gece”(22)

Sevgiliyle daimi konuşma” kitabında öne çıkan dizeler: “dursun yüreğim burada asılı / dolu bir bulut gibi”(23), “gözlerin…/ kesip üzerine devrilen ağaç”(24), “-sana dokunmanın bahçesi / olmalı bu mevsim-“(25), “Kuzeyden geldim / at sırtında / ganimet diye”(26) , “ey insan / kardeşiyiz biz / bu ıssızlığın”(27), “Dışarısı gece / içerisi ayrılık”(28), “(ey tanrı) / beni kıyıya bağla / zamana değil”(29), “Orada sağlam bir vazo gibi / duruyor zaman”(30), “tek kişilik / bir insan ailesiyim”(31), “gideceğim  / ne gittiğim ne vardığım yer / aynı değil”(32)

Bütün bu dizeleri almamım nedeni şiirde söz kadar dizenin önemini vurgulamak içindir. Müesser Yeniay söze ve imgeye ağırlık veren bir şair. Şiirin öncelikle ‘söz sanatı’ olduğu düşünülürse söz ve imgenin bir bütünlük içinde sunulması şiirin en temel özelliğidir. Müesser Yeniay bunu şiirde başarabilen bir şair. Şiirde sese, çeşitli dize oyunlarına da başvurduğu görülür. Dize kırmalar, ikilikler sanırım şiirde yeni arayışların ipuçlarını bize sunmakta. ‘Sevgiliyle Daimî Konuşma’ kitabında; ‘Bu dünya Erkek’, ‘İşte Yine geçmişten Geldim’, ‘Hong Kong’, ‘Portakal’ şiirleri bunlardan bir kaçı.

Müesser Yeniay şiirinde tasavvuf geleneğinin mistik ve hümanist anlayışının da yer yer şiirinde işlendiğine tanık olmaktayız. Zaman şiirinde; ‘tanrı yaşıyor bedenimizde’(33) dizesinin en belirgin vurguyu taşıdığı söylenebilir. Mitolojik ve kutsal metinlere göndermeler de şairin geniş kültür havzasından beslendiğinin  kanıtıdır. ‘Mihrace, Bedesten, Kervansaray, Zümrüdüanka, Allah’ın Evi, Recm, Hallac-ı Mansur, Bin Bir Gece şiirleri, Kenzül’i Esrar,’ şiirleri hem mistisizme hem tasavvuf düşüncesine hem de doğu toplumlarının kutsallıklarına övgüyü içerir. Bu anlamda Müesser Yeniay’ın doğulu bir şair olduğu söylenebilir. Ancak kadın sorunu işleyen şiirlerindeyse bir yandan feminist (batı kültürüne özgü bir duyarlılıktır) bir duyarlılık doğu kimliğinden farklı olanı göstermektedir. Doğudaki çekingen, içine kapalı kadın kimliği ve erotik söylem daha kentli bir sesle dile getirilir. ‘Bu Dünya Erkek, Mastürbasyon, Sel, Testere, Paylaşabilirim Bedenimi Benimle, Arzu, Yarım Kadın, Erkeğin Sevgisi’ şiirleri erkeğe ve egemen cinselliğe karşı açık bir itirazı içerir. Bazen Mastürbasyon şiirinde olduğu gibi ‘ellerinden erkekler yap’(40) bildirim işleyen sert dizelere rastlanır. Kadın ve cinselliği işleyen şiirlerin pek çoğunda kadın her şeyi ile her ihtiyacıyla kendi kendine yeter durumda ifade edilmeye çalışılır. Bazen bu ‘Testere’(34) şiirinde olduğu gibi öfkeyi de içerir. Bu öfke hakim erkek ve cinsellik anlayışına karşıdır. Müesser Yeniay’da feminist bir duyarlılık olduğu kadar bu duyarlılığın erkeği dışladığı söylenemez. Erotizmi işleyen şiirlerinde ‘erkek’ her ne kadar eleştirel bir hedefse arzunun da nesnesidir. ‘Dal’, ‘Arzu’, ‘Yarım Kadın’ ‘Paylaşabilirim Bedenimi Benimle’, ‘Sevgiliye Daimi Konuşmalar I, II, III’ şiirlerinde açık ve bazen de cüretkar erotik serpilmelerle karşılaşırız. Müesser Yeniay şiirinde erkek arzu nesnesinin ötesine geçememekte ve bir varlık sorunu, kadını tamamlayan bir öğe olarak ortaya konamamakta.

Bunun yanında Müesser Yeniay’ın ontolojik duyarlılığa sahip bir şair olduğunu belirtelim. Özellikle ‘Yabancı’ şiiri baştan sonra ontolojik sorgulamayı temel alan bir şiirdir. Şiirdeki özne ‘yabancı’ nitelemesiyle şairin kendisidir, kendi ile hesaplaşır ve bunu ‘ince topukları düşüyor’ dizesiyle cinsel kimliğini ifşa ederek yapar. Müesser Yeniay’ın şiiri cinsel kimliği önde olan bir şiirdir. Yani cinselliği, kadın sorunu işlemesinden öte şiirini bu cinsel kimlik üzerine kurar. Bu da bize şairin kadın sorununa ne derecede duyarlı olduğunu gösterir. Bu tutum şiirde anlamın öne çıkmasına neden olurken şiirin estetik duyarlığını ihmal eder. ‘Sevgiliye Daimi Konuşmalar I, II, III’ düzyazı şiirlerinde bunu gözlemleyebiliriz. Gerçi düzyazı şiirlerinin de en az dizeli şiirler kadar iyi olduğu söylenebilir. ‘Kadın’ şiirinde geçen; ‘kendimi / alıp / ellerimle / içimden /dışıma /koyuyorum’ ve ‘Hû’ şiirindeki ‘Devirdim / dünyanın içindekileri / oyuncaklarını deviren / bir çocuk gibi’ dizelerde kendini sorgulayan, yeniden kurmaya çalışan bir özne söz konusu.

Daha önce söz edildiği gibi Müesser Yeniay için ‘gelenek’ hemcinslerinden çok daha önemli bir konu. Çünkü şiirleri bir tarihsel bilince ve perspektife dayanır. Bu önemseme ‘İşte Yine geçmişten Geldim’ şirinde karşımıza çıkar. ‘Geçmiş’ şaire göre kendi yaşam sınırlarının ötesinde düşünce ve kültür dünyası içindedir. ‘zorlanıyorum kendimi / bir araya-buraya- / getirmekte’ dizeleri ‘gelenekle’ bitmeyen bir hesaplaşma içinde olduğunu kanıtlar. ‘Gelenekten’ nasıl yararlanacağı, kendine neler katacağı gibi konular tam açık olmasa da bunun sancısını hisseder. Şimdiye kadar yazdığı şiirlerde ‘gelenek’ ideolojik bir tutumu içermez. Bu önemsenecek bir durumdur. Ancak bu tutumun şiire nasıl yansıyacağıysa tartışılır. Sanırım bu şairde zamanla oturacak bir tutumdur.

Şiirde erkek dünyasına aitmiş gibi görünen ‘yalnızlık’ duygusunun ontolojik açıdan kadın dünyasına taşınması ve şiir dilini de bu paralelde örme çabası kadın şairler açısından önemli bir tutumdur. Müesser Yeniay’ın da yolun başında olmasına karşı bu yönde ilerlemeye çalışan genç bir şairimiz olduğunu söyleyebilirim. Umarım bu tutumunu şiirini zenginleştirerek sürdürür ve onu iftiharla anarız.

1-)Dibe Düşe Karanlık da Yeniden Çizdim Göğü, Şiirden Yayıncılık, Müesser Yeniay,’Müesser yeniay’ın Şiir Dünyası’, syf 38

2-) Age, syf 37

3-)Age, syf 39

4-)Şiirden Dergisi, Sayı 40, syf 61

5-)Age, syf 57

6-)Age, syf 67

7-)Age, syf 60

Dibine Düşe Karanlık da, Yeniden Çizdim Göğü, Şiirden Yayıncılık, Müesser Yeniay, ‘Şiir Evi’, syf 9

9-)Age,‘Kavanozda Ağlayan Kadın’, syf 21

10-)Age, ‘Tenimin Altındaki Balkona Çıkıyorsun’ syf 23

11-)Age, ‘Şiirle Gelen imbat’ syf 30

12-)Age, ‘Şiir Göğü”, syf 92

13-)Age, ‘İmge çadırının altında/ Kaç Şiirle Uyudum Mışıl’, syf 52

14-)Age ‘Eski paralar Gibi / Yeni Acılar”, syf 65

15-)Age ‘Neden Her Zaman Yağmur / ve Yürüyen Bacaklarıyla Suda İnsanlar’ syf 68

16-) Age, ‘İzmir’, syf 87

17-) ben olmadan çöller vardı, Şiirden Yayıncılık, Müsser Yeniay, ‘Yusuf’, syf 18

18-)Age, ‘Dilbilgisi’, syf  20

19-)Age, ‘Sete’, syf 32

20-)Age, ‘İnsan Bazen Ölmekten Yoruluyor’, syf 62

21-)Age, ‘Ardımda’, syf 74

22-)Age, ‘Karanlığın Coğrafyası’, syf 84

23-)Age, ‘Yabancı’, syf 2

24-)Age, ‘Yaz’, syf 4

25-)Age, ‘Beni Dalımdan Koparsın Diye”, syf 5

26-)Age, ‘Halayık’, syf 13

27-)Age, ‘Kardeş’, syf 15

28-)Age, ‘Recm’, syf 24

29-)Age, ‘Sazlık’, syf 30

30-) Age, ‘Vazo’, syf 43

31-)Age, ‘Aile’, syf 43

32-)Age, ‘Ayrı’, syf 57

33-)Age, ‘Zaman’, syf 78

34-)Age, ‘Mastürbasyon’, syf 59

35-)Age, ‘Testere’, syf 74