Esma Özlen’in Söz ile Ateş Arasında’sı Üstüne Yusuf Alper Yazdı

Esma Özlen’in Söz ile Ateş Arasında’sı Üstüne Yusuf Alper Yazdı

 

SÖZ İLE ATEŞ ARASINDA                                                                                                                                                                                                                                           Yusuf ALPER

Esma Özlen, 1995 doğumlu çok genç bir şair. Felsefe eğitimi almış. Spinoza’yla ilgili bitirme tezi  yazmış. Şiirlerini son birkaç yılda bazı dergilerde okuduk. Çok genç olmasına karşın oldukça olgun şiirlerle göründü. İlk kitabı “Söz İle Ateş Arasında”* bu olgun şiirlerden oluşturulmuş. Şaşırtıcı olgunluk düşündürücü. Bunu felsefe okumasına mı bağlamalıyız yoksa acıların insanı ve dolayısıyla şairi olgunlaştıracağı düşüncesine mi?

Doğrusu felsefe eğitimi almak önemlidir ancak her felsefe eğitimi alanın olgunlaşacağı ve olgun şiirler yazacağı düşünülemez. Ama hayatın erken olgunlaşmak zorunda bıraktığı çocuklar, gençler kendilerinden beklenmeyecek bir durulmaya, sakinliğe, olgunluğa ulaşabilir, hayata ve insan ilişkilerine öyle bakar, olgun şiirler yazabilirler. Hayatın acılarla sınadığı bu çocuklar, gençler;  bu durumda olanların rövanşını alır gibi acemilik dönemi yaşamadan olgun şiirler yazma başarısı gösterebilirler. Esma Özlen de olası ki öyle olmuş.

Şair İstanbul doğumlu olsa da ailesi Ağrı kökenli. Doğunun bir ücrasında yaşamış  insanların çocuğu olmak, o kültürle, insan ilişkileriyle büyümek önemlidir. Hele son kırk yıldır çok daha fazla önemlidir. Bütün bireyler acıdan geçer, hüznü yaşar, yakın ölümlerini, kaybolan çocukları bilir ve acılar içinde büyürler.

Öte yandan Özlen de yoğun bir acı, hüzün görünmüyor. Sanki büyük yaşlar yaşamış bir hanımefendi acılarını kalbine gömmüş, küçük bir tebessümle hüznünü taşımakta ve hayatı tevekkül benzeri bir ağırbaşlı duyguyla sunmaktadır. Belki acıdan donmuş, donakalmış, o nedenle duygularını çoşkuyla dışa vuramamakta ya da usta bellediği ve izinde gittiği olgun şairlerden etkilenmiş, bu olgunlukta, duyguya mesafeli, nesnel, düşünce ağırlıklı şiirler yazmış. Derin varoluşsal felsefi düşünceleri şiire yedirmesini bilmiş. Şiir felsefi düşünceyi içermiş, sindirmiş, kendine katmış. Asla felsefe yapmak gibi bir kaygı taşımamış. Derdi  şiir yazmak olmuş ve onu da başarmış. Kavramsal olan hiç bir biçimde öne çıkmamış.

“bir nehir ol yüzümde/gözlerimden çağlayanlar dökülsün  (sf.9)“hafızası silinmiş bir gövdeyim sevgilim/buzlu dağlarında bu son yalnızlığım//…ben seninle aşk katımı doldurdum sevgilim/ sen büyümeye yetiş//(sf.10-11) gibi aşk şiirlerinde oldukça soğukkanlı. Genç bir şairden genellikle beklenen yüksek ses, taşkın duygu yok. Sevgiliyi büyümeye davet ediyor, öfkesiz, nefretsiz, bağırmadan. Sen yettin bana, olası ki epey  süre aşka maşka uğramam diye ironiyle sitem ediyor. Soğuk ilişkideki yalnızlığa son vermiş, belleğini silmiş.

Kitabın arka kapağına da alınmış ilginç, olgun ve iyi şiir “Yara”yı bütünüyle alalım: “hangi yola gitsem ucu yok/yolların çakılı kumu akıp gitmiş//taşan bir dere gibi içim/sığmıyor bendine// çakılı kumu dağılmış yol gibi/habire kanıyor//mırıldanıyorum kendi kendime/herkesin vardır bir yarası içinde işleyen//” (sf.12)

Özlen’in etkilendiği şairler başta Müesser Yeniay, Gülten Akın’ın eksiltili dönem  ve son dönem şiirleri denebilir. Onlar gibi  sessiz, düşünsel, felsefi zemini olan ve şiiri ıskalamayan.

Yeniay kadar protest, başkaldıran bir şiiri yok tabii. Erotik olana daha uzak, daha temkinli. Yetiştiği ve yaşadığı ortamın toplumsal baskısını daha fazla duyumsuyor olmalı. Ama kadın olduğunun bilincinde ve kadın olarak şiirlerini yazıyor. Kadınsı (dişil) bir dil kullanıyor. Önemlidir.

“Ellerim varlığımı yazsın/genişleyeyim bir göl gibi//…çantamda kadınlık hallerim/ve istila edilmiş dört başı sokağın//yürürken adımlarım aynalara doğru/ deprem oluyor hastalıklı evlerde //…ben, içinde kendimi bulduğum kentlere göç ediyorum”// (sf. 13-14).

Varlığımı kendim ortaya koyayım, yayılayım. Çantamda, bu toplumda kadın olduğum için yaşadığım sorunlar, sıkıntılar vb., Sokaklar dört bir yandan erkeklerce tutulmuş, kıstırılmışız. Bakan erkekler çarpılıyor, cinsel açıdan hasta adamlar, kafayı cinsellikle bozmuşlar, sarsılıyorlar. ( Belediye otobüsünde genç bir kıza “Karşımda oturma, kalk git, gözüm sana kayıyor” diyen yaşlı adam benzeri tuhaf insanlar). O ortamdan uzaklaşıp daha özgür, kendimi varoluşumla bir birey olarak duyumsadığım ortamlara göçüyorum, kaçıyorum.

Bu noktada, Özlen’in genel olarak  yaratıcı sanatçılarda olabileceğini düşündüğüm narsisistik kişilik özelliklerinin de olduğu düşünülebilir. Belki de kendisini  fazlasıyla güzel buluyor, geçtiği sokaklarda insanların aklını başından aldığını düşünüyor ya da onun düşünü kuruyordur. Olabilir. Neden olmasın? Narsistik arzu önemlidir. İnsanlar narsistik travmalar sonucu narsistik kişilik oluşturabilir, narsistik doyum gereksinimi içinde olabilirler. Doğaldır, insanidir.

“hüznüm kalbimin doğusuna/Tendürek’in eteğine dağılır”// diyor “Ağrı”(sf.28) şiirinde. Böylece hüznünün en azından bir kısmının da Doğu’yla, toplumsal sorunlarla ilgili olduğunu görüyoruz.

Doğa-insan ilişkisi, birlikteliği ve insanın varoluşsal özellikleri de şiirlerinin konusu olabiliyor. ”bir kurdun alnına yaslıyorum alnımı/griliğini giyiniyorum üzerime   … ben o sıra bir ağaç kovuğu gibi hissediyorum kendimi/içimde bilgeliğin yumurtaları doğuyor” (sf.30).

Bilgece sözler söyleme şiirinin temel özelliklerinden. Bunu şöyle de dile getiriyor: “aklım, merakımı hep diri tut/ bilgeliğin derelerinde arınayım” (sf.35) “sözümü ateşe kendimi hara bularım/ söz ile ateş arasında hiçliğe uzanırım” (sf.37).

Metin Cengiz kitabın arka kapağında şunları yazıyor: ”Esma Özlen, kendinden bir önceki kuşağın şiirinden etkilerle değişerek yaşayan bir şiir yazıyor. Varoluş sorunlarını, bireysel deneyimlerini felsefi bir yönelimin ağır bastığı poetik anlayışla yazıyor. Kültürümüzün zenginliğini, yaşayan mevcut şiirimizin gücünü ve gençlerin kendi kültürleriyle barışık  olduklarını göstermesi bağlamında bu poetik bakış ve duruş değerlidir.  …Böylesi kadim kültüre, sözlü ve yazılı geleneğe yaslanan modern terkipli şiirin geleceğini merak etmemek olanaksız”. Katılıyorum. Özlen şiiri geleneğimiz içinden akarak gelen, özellikle kadın şairler ırmağının son temsilcilerinden biridir.  (Erkek şairlerden başta Necatigil, Aksal vb. dahil) Gülten Akın’ dan Gonca Özmen’e, Müesser Yeniay’a ve ondan Esma Özlen’e.

Umalım ki benzer estetik kaygılarla ama daha çoşkulu şiirlerle sürdürsün şiirini. Donanımıyla, poetikasıyla bunu başaracak niteliktedir. Bekliyoruz.

 

*Esma Özlen. Şiirden Y., 1.Baskı, İstanbul, 2019.